Bir yada birden fazla apartmandan oluşan sitelerde münferit uydu alıcılı sistem dışında çok daha ekonomik bir alternatiftir. Siteye özel kablo-TV sistemi Site özel kablo-TV sisteminde uydu yayınları bir merkezde alınır, işlenir ve tüm dairelere, uydu alıcısı gerektirmeyen normal TV sinyali şeklinde ulaştırılır.(Max. 90 kanal) Bu sistemin avantajları daire sayısının artması oranında ekonomik olması ve dairelerdeki tüm televizyon cihazlarından,
herhangi bir uydu alıcısına gerek duymaksızın sanki normal çatı anteninden gelen TV sinyaliymiş gibi izlenme imkanıdır. Sistemin bakımı uygun yapıldığı taktirde yayın kesintisi problemi yok denecek kadar az olur. Bir kablo TV yayın merkezi tüm şebekenin kalbi ve tüm sinyallerin kaynağıdır. Şebeke sahibi buraya önemli bir yatırım yapacağından uygulama sırasında hem mevcut proje gerekleri, ve hem de gelecekteki gereksinimler dikkate alınmalıdır..
VERİLECEK KANAL SAYISI
Akla ilk gelen konu hem şu anda istenmekte olan, hem de gelecek bir iki yıl içinde istenebilecek olan kanalların belirlenmesidir. Küçük bir yörede ilk olarak 12 kanal ve daha sonraki bir vadede de 24 veya en çok 36 kanala arttırılması düşünülebilir. Oysa metropolitan bir yöredeki bir kablo şebekesi için başlangıçta düşünülebilecek en az kanal sayısı 36 ilerideki bir vadede arttırılma kapasitesi de 60 kabul edilebilir.
Kanal sayısına bir kere karar verildikten sonra sıra uygun modülatörlerin seçimine gelir. Küçük şebekelerde en fazla 36 kanala kadar geçerli olabilecek ucuz modülatörler seçilebilir. Ancak geniş çaplı şebeke projelerinde daha pahalı olan üstün teknoloji ürünleri kullanılmalıdır.
SİSTEM BANT GENİŞLİĞİ
300 MHz altındaki her kablo TV kanalının 7 MHz kadar bir bandgenişliği kullanacağı varsayımıyla (300 MHz üstündekiler için 8 MHz Kabul edilir), kanal sayısı konusunda verilen karar, kanal dağıtım sistemi altyapısının maliyetini de doğrudan etkileyen bir faktödür. Aşağıdaki tabloda kanal sayıları ve buna bağlı olarak gerek duyulacak bandgenişliği verilmiştir.
Kanal sayısı Bandgenişliği
26 230 MHz (sadece B I - III )
36 300 MHz
55 450 MHz
68 550 MHz
107 860 MHz
Not: Burada tüm atlama kanalların ve ilgili bant aralığındaki hiperbant kanallarının kullanıldığı, ancak FM radyo bandı 88 den 108 MHz.( yani Z+1, Z+2, & S-1 kanallarının) kullanılmadığı farzedilmiştir.
KANAL DONANIMI
Sistemdeki her kanalın bir modülatörü olmalıdır. Uydudan alınarak yayınlanacak her kanal için her modülatörle birlikte bir de uydu alıcısı bulunur. Uydu alıcısı alınacak kanalın özelliklerine gore analog, digital, şifreli yayınlara uygun tümleşik dekoderli tiplerde olabilir. (tek kullanıcıya mahsus cihazlarla yayıncının izni alınmadan dağıtım yapılamaz)
DE-MODULATÖR
Çoğu zaman bir şebekeye verilecek bir yayın bir başka şebekeden alınarak dağıtılabilir. Bu durumda diğer şebekeden gelmekte olan kanalın öce A / V sinyallerine ayırılması (demodülasyon) ve daha sonra tekrar bir modülatöre besleyerek diğer kanallar gibi şebekeye dahil edilmesi uygun olur. Bunun için de çoğu zaman standart bir STB kablo alıcısı kullanılabilir.
BİRLEŞTİRME
Aşağıdaki resimde bir Headend dağıtım merkezinde elde edilen kanalları birleştirmekte kullanılan standart yöntem gösterilmiştir. 2 yollu bölücü tersine kullanıldığında birleştirici olarak görev yapar. Acak sistem performansını optimize edeblmek için bazı hususlara dikkat edilmelidir.
A/V TAŞIYICILAR
Şimdi, metropolitan uygulamalar açısından komşu kanallı(çift yanbantlı) modülatörlerin hiçbir zaman kullanılmadığı ve tümüyle démodé olduğu söylenebilir. Komşu kanallı bir modülatörde ses taşıyıcısının video taşıyıcısının seviyesinin 18 – 20 dB aşağısında ayarlanması gerekir..Analog bir sinyal seviyemetresi (FSM) ile ses sinyali seviyesinin hassas bir şekilde ölçümlenemeyeceğini de belirtelim. Modülatördeki ses ve video taşıyıcılarını seviyelerini doğru bir şekilde ölçüp ayarlayabilmek için digital bir sinyalmetre veya daha iyisi bir spektrum analizörüne gerek duyulur. Bu olmadığında fabrika ayarlarına elleşilmemelidir.
Eğer ses taşıyıcısının seviyesi çok düşük ayarlanmışsa sesin sinyal gürültü oranı zayıf olacak ve bu da kanalda işitilebilir bir fon gürültüsüne yol açacaktır. Eğer çok yüksek ayarlanırsa da bu kez bir sonraki kanalın görüntüsünü bozabilir. ( 7. kanaldaki yüksek ses taşıyıcı seviyesi 8. kanaldaki resmi bozar)
FREQUENCY AGILE MODULATÖRLER
”Frequency Agile” denilen türdeki modülatörler kulanıcıya çıkış frekansını ayarlama olanağı tanır. Bu hemen her zaman istenen birşeydir, ancak yanısıra iki dezavantajı birlikte getirir.
a) Bir “Frequency Agile” modülatörün tipik olarak C/N’si (Carrier to Noise = Taşıyıcı /Gürültü oranı) benzer kalitedeki sabit kanallı bir modülatöre göre daha zayıftır. .
b) Bu tip modülatörler benzer özellikteki sabit frekanslı modülatörlere göre daha pahalıdırlar. Bunları göz önünde bulundurarak ideal çözüm bir Headendde servis için, ya da beklemede yedek olarak bir veya iki ”Frequency Agile” kullanmak olabilir. Bunlar herhangi bir modülatördeki arıza sırasında hemen devreye sokulabilir. Normal modülatörlerin ”Frequency Agile” türden seçilmesi ise maliyeti arttırmasının yanısıra Headend’in C/N (taşıyıcı/gürültü oranı) performansını düşürecektir
MODÜLATÖR ÇIKIŞ SEVİYELERİ
Sıklıkla sorulan bir soru da modülatör RF çıkış seviyelerinin optimum ayarının ne olması gerektiğidir. Bir modülatörün optimum çıkış seviyesi genelde üreticisi tarafından belirlenen (örneğin 105 dBU) gibi bir değerdir. Modülatör çıkışını ayarlarken, üretici tarafından verilen maksimum çıkış seviyesinin 2-3 dB aşağısına ayarlamak daima iyi bir uygulama olarak kabul edilir. Bu modülatör distorsiyonunu da biraz olsun azaltabilir. Ayrıca bu, çıkış eğiminin ayarlanmasında ve aşağıda anlatacağımız şeylerde de yardımcı olacaktır..
KANAL BİRLEŞTİRME
Her modülatörün R F çıkışlarının Headend için elde edilecek bir tek çıkış için birleştirilmesi gerekmektedir. Bu kanal birleştiricisi kullanılarak yapılır. Kanal birleştiricisi tersine çalışan bir dizi splitter(bölücü)den oluşan pasif bir devre elemanıdır. Bazen kanal filtreleri de kullanılır..
Bazı üreticiler bir "Active Combiner (aktif birleştirici)" sunmaktadır. Bu ürün yüksek bir çıkış seviyesini sağlayabilmek amacıyla bir CATV yükselticisini de içerir. Kanal birleştiricileri bazen girişlerindeki bant dışı sinyalleri bastırarak süzen kanal filtrelerine de sahiptirler, yani sadece belirli kanalları birleştiren türde yapılırlar..Eğer Headendinizde daha önceden kullanılmış bu türden bir birleştirici var, ve siz de buna fazladan bir kanal eklemek zorunda iseniz bu tersine bir iki yollu splitter kullanılarak da (yukarıdaki resimdeki gibi) kolayca yapılabilir. Çünkü bir splitter (bölücü) nasıl gelen sinyali iki veya daha çok çıkışa ayırmakta kullanılıyorsa fraklı frekanslardan gelen iki veya daha fazla sinyalin birleştirilmesinde birleştirici (combiner) olarak da kullanılabilir. Bu prensip herhangi sayıdaki kanalın birleştirilmesinde geçerlidir. Yukarıdaki resimde iki adet dört yollu bölücü ile bir adet iki yollu bölücü 8 kanalın birleştirilmesinde kullanılmıştır.
Aynı tarzda en yukarıdaki şekilde dört ve iki yollu bölücüler kullanılarak 14 kanallı bir sistem birleştirilmiştir. Bunun simetrik olmayan bir kombinasyon olduğu dikkatinizi çekebilir. Her ne kadar splitterlerin kullanımında tam bir simetri sağlama zorunluluğu yoksa da aşağıda anlatacağımız gibi sinyal seviyelerinin ayarlanması sırasında dikkat edilmesi gereken bazı konular bulunmaktadır. Arzulanan kanal sayısına göre nasıl bir splitter kombinasyonu kullanacağınız size kalmıştır. İdeal olarak birer atlayan, ya da birbirinden en uzakta bulunan kanallar aynı birleştiriciye beslenir. Örnek olarak kanal 5, 7, 9 ve 11 bir 4 yollu Splitter’a ve 6, 8, 10 ile 12 numaralı kanallar da diğer 4 yollu Splitter’a verilir. Böyle yapılamazsa da performansta çok belirgin bir kötüleşme olmaz.
Ancak burada önemli olan herhangi bir birleştiricinin kullanılmayan ucunun (örneğin bir 4 yollu splittere sadece üç sinyal girilmesi durumunda ) 75 ohm’luk bir sonlandırıcı yüküyle kapatılmasıdır. Bunun yapılmaması durumunda girişler arasındaki yalıtım karakteristiklerinde önemli ölçüde bozulmaya yol açılabilir. Tipik olarak iyi bir splitter portları arasında 20dB’den fazla yalıtım sağlamaktadır. Sonlandırma yapılmaz ise bu yalıtım 8 -10 dB’ye kadar düşebilir..
SEVİYE AYARLAMASI
Bir Headend ‘in kuruluşundaki en önemli husus her kanalın seviyelerinin doğru ayarlanmasıdır. En üstteki resimde çok kanallı örnek bir Headend sisteminin komple blok şeması verilmiştir. Buradaki tüm modülatörlerin kanallarının birleştirilerek tek çıkışa indirgendiği görülmektedir.
Resimdeki "X" noktasında ölçüm yapıldığında tüm kanalların tam aynı, yada birbirine 1dB yakın seviyede bulunabilmesi önemlidir. Sinyal seviyesinin değerinin tam ne olduğu önemli değildir. bulunması gereken sinyal seviyesinin sihirli veya tavsiye edilen bir değeri yoktur. “X” noktasında elde edilen son sinyal seviyesi büyük ölçüde kullanılan modülatörlerin maksimum çıkış gücüne dayalıdır. Örneğin, yine en yukarıdaki blok şemaya bakacak olursak, herbir 4 yollu splitter, girişi ile çıkışı arasında 8dB kadar bir kayıp demektir. İlk kanalın yolunu izlediğimizde iki 4 yollu splitterdan geçtiğini ve yani toplam bir 8 + 8 = 16 dB kaybı olduğunu buluruz.
Eğer kullanılan modülatörlerin azami çıkış seviyesi 95 dB olsa idi ve tavsiye edildiği gibi 92 dB kadar bir çıkış seviyesine ayarlı olsalardı, "X" noktasındaki sinyal seviyesi 92 - 16 = 76 dB olacaktı. Aynı şekilde kullanlan modülatörler maksimum 105 dB ve ayarlandığı seviye 100 dB, olması durumunda "X" noktasındaki çıkış seviyesi 100 - 16 = 84 dB bulunacaktır. .
Bu tüm modülatörlerin çıkış seviyelerinin aynı olması anlamına değildir. Her modülatörün çıkışı farklı Splitter/ Combiner’lardan geçerken farklı zayıflamalarla karşılaşır. Eğer kullanılan birleştirici/ayırıcılar simetrik değilse "X" noktasına ulaşıncaya kadar farklı zayıflamalara uğrayacağından vardığındaki seviyesi farklı olacaktır. Burada önemli olan tüm birleştirici / ayırıcılardan geçtikten sonra ulaştığı ”X" noktasındaki seviyenin tüm kanallarda aynı olmasını sağlamaktır.
HEADEND YÜKSELTİCİSİ
Eğer sinyaller birleştirilip, seviyeleri ayarlandıkan sonra "X" noktasındaki seviye yetersiz kalıyorsa bu noktada sisteme bir CATV yükselticisi konulabilir. Bu şekilde sinyal çıkış seviyesi istendiği düzeye ulaştırılır..Hibrid bir yükseltici kullanılması, (sadece 12 ila 18 kanallı Headendler dahil) tüm Headendler için şiddetle tavsiye edilir. Burada kullanılacak yükselticinin hem yüksek çıkış seviyesi, hem de düşük distorsiyon sağlaması gereği aşikardır. O nedenle Hibrit yükseltici ideal çözüm olmaktadır. Burada Headendde üretilen tüm distorsiyonun aboneye ulaşıncaya kadar olan hat boyunca kullanılacak dağıtım yükselticilerinde defalarca yükseltileceğini de göz önünde bulundurmalıyız. O nedenle küçük çaptaki headendlerde bile kullanılacak bir Hibrid yükselticinin daha yüksek maliyeti noktanın kritikliği gözönünde bulundurulduğunda geçerlilik kazanmaktadır
Ancak, kullanılacak herhangi hibrit yükselticinin çıkış seviyesinin 100 dBU değerini aşmaması önemle tavsiye edilmektedir. Bu seviyenin üzerindeki herhangi artış, distorsiyonun hızla yükselmesi karşısında resim kalitesini önemli ölçüde bozacaktır ( çıkış seviyesindeki her 1dB artışa karşın distorsiyon 2 dB artar)
ÇOK ÇIKIŞLI DAĞITIM HATLARI (TRUNKLAR)
Bir Headendin çıkışında çoğu zaman 1 trunk’dan fazlası gerekir. Her headendden örneğin biri Kuzeye, öbürü Güneye gidecek iki çıkış elde etmek yükselticiden sonra koyulacak çıkış splitterlarıyla oldukça basit şekilde sağlanabilir. Aşağıda şematik olarak verilmiştir.
Bazen şebekeler gereken dağıtım hatlarının herbiri için ayrı yükselticiler kullanır. Bu durum aşağıdaki şekilde verilmiştir. Teknik olarak (hem yukarıdaki, hem de aşagıdaki) heriki seçenek de geçerlidir. Tabii yukarıdaki şekilde tek yükseltici kullanılması sistem genel maliyetini düşürmektedir. Ancak, şekilden de anlaşılacağı gibi kullanılan bölücüler seviyeyi düşürecektir. O yüzden ana dağıtım hatındaki seviye, yukarıdaki şemada kullanılan bölücü eğer iki yollu ise 98 dBU olur. Eğer 4 yollu bir Splitter kullanılmış ise, çıkış seviyesi 92 dBU ‘dir. .
Yukarıda da açıklandığı gibi Hybrid bir yükselticinin herhangi kanal için çıkış seviyesi 100 dB den fazla olmamalıdır. Ancak bu şekilde hattın aşağılarında abonelere düşük distorsiyon seviyesinde optimum resim kalitesi sağlanabilir.
SİSTEM EĞİMİ
Sistem eğiminin optimum koşullarda ayarlanabilmesi için neler yapılması gerektiği de oldukça sık sorulan bir sorudur. Doğal olarak Headend çıkışında, yani "X" noktasında ya da eğer yükseltici varsa yükseltici çıkışında sıfır ya da dümdüz bir eğim önerilmektedir. Tani "X" noktasında tüm kanallar için seviye birbirinin ayni, ya da en fazla 1dB farklı olmalıdır.
KABLO NASIL SEÇİLİR
Bir CATV kablo şebekesindeki tek başına en pahalı malzeme kablodur. Uygun kablonun seçimi için çoğu zaman oldukça düşünmemiz gerekir. Sonuçta karar verirken de en öne çıkan unsur şüphesiz maliyettir. Dağıtım kablosu (drop cable) niteliğindeki RG11 (ve daha küçük boyutlar), ana hatlarda (trunk) kullanılmamalıdır. Ancak eğer dağıtım şebekesinin boyutu küçük ise küçük anahatlarda RG11 ve hatta RG6 tipi Drop kabloların da kullanıldığı olur. Uygunsuz seçilmiş kablolarda güç aktarma yeteneklerinin sınırlı oluşu dolayısıyla başka bazı sorunlar da ortaya çıkabilmektedir. Bu makalede kablo öznitelikleri ve daha az bilinen bazı kablo özellikleri ele alınacaktır. Ancak, bu özellikler de bir kablo dağıtım şebekesinin uzun vadede tatminkar bir şekilde çalışabilmesinde oldukça önemlidir. Kuşkusuz, kablo seçiminde son kararı verebilmek bakımından buradaki bilgiler size sadece bazı ipuçları verecektir.
KÖPÜK (FOAM) KABLONUN ÖZELLİKLERİ
Köpük tipi koaksiyel kabloların teknik onayında BIS spesifikasyonları ile açık seçik bazı sınırlamalar getirilmiştir. Bu spesifikasyonlar resmen 1995 ekiminde yayınlandı. Hava tipi dilektrik kabloların kullanılması tartışmalıdır. Köpük tipi dielektrik kablolar ise kategorik olarak onaylıdır. Üretiminde kullanılan metoda göre 2 kategoriye ayrılmıştır. Herikisi de ergime noktasının üstüne kadar ısıtılan Polietilen kullanılarak başlar. Birinci metotda kimyasal olarak, ikinci metotda ise içine gaz üfletilerek köpürme sağlanır. Şimdi bu iki metodu inceleyelim.
KİMYASAL KÖPÜRTÜLEREK ÜRETİLEN KABLOLAR
Bu proseste ergimiş Polietilen’in içine bir kimyasal katıştırılır. Bu kimyasal ergimiş polietilenle temasa geçer geçmez parçalanarak nitrojen gazı salar. Nitrojen gazı kopükleri oluşturur. Karışım hemen ekstrüzyonla (kalıp meme ağzından basınçla dışarı verilerek) sekillendirilir ve soğutulur. Soğurken polietilen içine küçük nitrojen balonları hapsolur. Bu balonlar küçük, eşit boyutta, birbirine bitişik konumda olmalıdır. Uluslararası köpük kablo üreticilerinin çoğu birkaç yıl öncesine kadar kimyasal köpürtme yöntemini kullanmaktaydılar. Bu yöntemle üretilen kablolar sıkı kalite kontrol ve denetimi uygulandığında iyi karakteristik verirler. Ancak kimi parti üretimin zaman içinde Dielektirk kaybının arttığı görülmektedir. Kimyasal köpürtmeyle üretilen kablolarda bazen görülen bu zamanla bozulma özelliğinin kablo içinde kalan eser miktardaki kimyasal katkı maddesinin uzun vadeli etkisinden kaynaklandığı kanısı yaygındır. Bazı küçük üreticiler kendi teknolojilerini geliştirmiştir. Bu bazen o kadar kötü olur ki kablo dielektriği birkaç ay içinde toza dönüşür. Ya da dielektrik kayıpları kısa bir süre sonra aşırı yüksek hale gelir. Muhtemelen üreticinin uygunsuz bir kimyasalı kullanmasından, ya da ısı veya basınç gibi etkili bir proses parametresini doğru kontrol edememesinden kaynaklanmaktadır. Böyle karşılaşılan bazı örnekler piyasadaki kimyasal prosesle üretilen köpük kabloların imajını çok kötü etkilemiştir.
GAZLA KÖPÜRTMELİ KABLOLAR
Commscope tarafından daha sıkı kalite kontrol olanakları ve daha yüksek verim sağlamak üzere tasarlanmış olan “gaz enjeksiyon prosesi” şöyledir. .Nitrojen gazı yaklaşık -170 santigrat derecesine kadar soğutulur. Bu sıcaklıkta Nitrojen sıvı hale gelir. Sıvı nitrojenin akışı çok hassas bir şekilde kontrol edilebilmektedir. Nitrojen sıvı halde ergimiş polietilenin içine püskürtüldüğünde aniden gaza dönüşürken çok sayıda minik baloncuk meydana getirir. Hava baloncuklarının miktarı ve büyüklüğü enjekte edilen nitrojen miktarı, basınç, ekstrüzyonun hızı, ergimiş polietilenin sıcaklığı gibi parametreler kullanılarak çok hassas bir şekilde kontrol edilebilir. Prosesin dikkatle yürütülmesi durumunda ortadaki iletkenden dıştaki ekran tabakasına kadar olan kablo Dielktriğinin tüm kesiti boyunca köpükteki baloncuk büyüklüklerinin eşit olması sağlanabilmektedir. Sıvı nitrojen zaten oda sıcaklığının bile çok altındaki sıcaklıklarda buharlaştığından ekstrüzyondan sonra bitmiş kablo içinde artıklarının kalması mümkün değildir. Dahası, bu sistemle nem kalıntısı da nitrojenden (ve dolayısıyla dielektrikten) arındırılmış olmaktadır. Çünkü nem Nitrojenin sıvılaşmasından çok önce donmaktadır. Şu anda bu türde “Gaz Püskürtmeli Köpük Kablo” üretimi prosesi en gelişmişi kabul edilmekte ve uluslararası üreticiler tarafından da yaygın olarak benimsenip kullanılmaktadır. Ancak bu prosesin çok komplike olması ve yüksek maliyeti bazı yerel üreticilerin bu yöntemi benimsemesine engel olmaktadır. Maalesef son kullanıcı açısından bir köpük kablonun gaz enjeksiyonla mı kimyasal köpürtmeyle mi üretildiğini ayırt edebilmenin pratik bir yöntemi yoktur.
TRUNK (ANA YOL) KABLOLARININ TEKNOLOJİLERİ
Ana hat kablolarında kılıf olarak sürekli tüp kullanılır. Bu kablolar kılıf tüpünün yapısına dayalı olarak kategorize edilmektedirler. İki ana üretim yöntemi bulunmaktadır. .
EKSİZ TÜBÜLER KABLOLAR
Bu tip kablolar çok orijinal bir yöntemle üretilmektedirler. Önce, ince aluminyumdan ekstrüzyonla yüzlerce metre boyunda bir metal boru çektirilir. Genelde tek parça 700 metre kadar boydadır. Borunun çapı dielektriğin çapından azcık büyüktür. Üstünde köpük dielektriğiyle bakır iletken bu borunun içine kolayca geçirilebilecek şekildedir, boyu da borudan azcık uzundur. Bu aluminyum tüp iki binanın arasına düz bir doğru şeklinde uzatılır. Dielektrikle birlikte bakır iletken aluminyum borunun içine yerleştirildikten sonra bir ucundan sıkıca tespit edilen aluminyum boru diğer ucundan çekilir. Bu şekilde borunun çapı hafifçe küçülürken dielektriğin üzerine sıkıca sıkıca oturması sağlanmış olur. Tabii bunu yapabilmek için birbirinden 700 metre kadar uzaktaki iki binaya ve arasında kabloyu yayacak bir yere ihtiyaç var. .
Bu yöntem size çok basit görünebilir, ama yine de pratikte bazı güçlükler bulunmaktadır. Örneğin, aluminyum borunun et kalınlığı ancak 0.6mm kadardır. Bu borudan hasar vermeden yüzlerce metresinin üretilip bu hassas montajın yapılacağı yere hasarsız bir şekilde yayılması gerekir. Çektirme sırasında da kopuşma olmaması için tüm kablo boyunca her santime eşit kuvvet etki etmesinin güvence altına alınması gereklidir. Aksi halde herhangi kopuşma olduğunda tüm kablo reddedilecektir. Bu eksiz kablo meselesinde ilginç olan sonuç, bu kabloların tek parça olarak belirli boydan daha uzun yapılamamasıdır. O yüzden en uzun boy belirlidir. Eksiz trunk kablolarına örnek olarak Alcatel ACE500 ya da Commscope’un P3 500 modellerini verebiliriz.
KAYNAKLANMIŞ TÜBÜLER KABLOLAR
Bu tip kablolarda ince bir aluminyum folyo sürekli dielektriğin etrafına sarılır, bir taraftan da folyonun açık kenarları birbirine kaynatılır. Bu sistemin apaçık bir avantajı, istenilen her boyda üretilebilmesidir. Çoğu zaman kaynaklanmış kablolarda kullanılan kılıf aluminyum folyonun kesiti eksiz tip kablolarda kullanılan aluminyum borununkinden çok daha ince olur. Commscope'un QR540 Serisi ile Alcatel ACW540 Serileri "Kaynaklı tip Tübüler Kablo" örneklerindendir. Kaynaklı kablonun tüm boyunca bir ek yerinin olması ve ekranın çok daha ince olması (yarım inçlik trunk kablolarında 0.3mm kadardır) kullanıcılar açısından bu kabloların mekanik dayanıklılığından ve elektirksel ve mekanik üniformluğundan endişe ettirmektedir. Kullanım ve özellikler yönünden her iki tipin karşılaştırıldığında bir tipin diğerine göre bariz bir avantajını söylemek mümkün değildir. Heriki tipin kendine göre avantajlı ve dezavantajlı olduğu durumlar vardır.
Eksiz tip Trunk Kabloların genelde kıvrılabilirlikleri daha yüksektir. Kıvrılabilirliği daha yüksek olan kabloların daha küçük çaplara bükülebildiği farzadilirse de bu her zaman doğru değildir. Kıvrılma yarıçapında kablonun eksiz veya kaynaklanmış tip olmasından daha büyük rol oynayan unsur ekranın dış zırhla olan bağlantısıdır.(Kıvrılma yarıçapından kasdedilen şey kabloya hasar vermeden en fazla hangi yarıçapta bir büküm yapılabileceğidir)..
Alcatel, Belçika (eski adı Cablerie Seneffoise , şimdi ise Commscope tarafından satın alınmıştır.) eksiz kablo üretiminde kolaylık getiren yeni bir teknik geliştirmiş. Bu iş, yeraltında kurulu kanalların içinde yapılıyor. Bu tür kablonun kullanımının yaygın olduğu Ingilterede de benzer bir yöntem kullanılıyor. Kaynaklanmış türde kabloların bükülebilme yeteneği daha yüksek, ancak montaj sırasında fazla kuvvetli çekilmeye dayanmıyor. Dar kanalların içinden çekmek gerektiğinde bu bazen önemli bir sorun yaratmaktadır. Eksiz tübüler kablo çekmeye karşı daha dayanıklı olduğundan genelde yaraltı uygulamalarında bile tercih edilmektedir.
Bir diğer konu da kaynaklanmış tipteki kabloların sarsıntılara mukavemetinin daha az oluşudur. Rüzgar, v.s. nedenlerle oluşan sürekli ve küçük çaptaki vibrasyonlar, örneğin havada asılı vaziyette bulunan kablolar, rüzgarlı yörelerde ve özellikle uzun aralıkla, örneğin iki bina arasına gerilmiş kabloların kaynaklanmış tipte kablolarla uzun vadede sorun yaratabileceği endişesi yaygındır. Ancak Commscope örneğin kendi (QR serisi) kaynaklı tip kabloları açısından böyle sorunların söz konusu olmadığını, bu kabloların amerikada kanyonların arasına çok uzun mesafeye serbestçe gerildiğini, şidddetli rüzgarlara tabi kaldığını, büyük ısı farklarına, toza erozyona ve daha birçok zararlı çevre koşuluna mukavemet ettiğini ve zamanın yıpratıcı etkilerine karşı koyabildiğini iddia ediyor.
Dahası, Commscope (ABD) den Mr. Michael Ellis, kendi kaynaklı kablolarının elektriksel ve mekanik muntazamlığının sürekli test edildiğini söylüyor. Kaynaklı dış alüminyum ekran eddy akımları geçirilerek elektriksel muntazamlığının ve kaynak yerlerinde akım yoğunlaşması olup olmadığının tüm üretimde kontrol edildiğini, dış borunun tümünde akım geçişinin muntazamlığı testinin elektriksel muntazamlığı tam olarak kontrol ettiğini anlatıyor. Mekanik dayanıklılığının karakteristiğini belirlemek üzere de Commscope kaynaklı tip kablosunu tavsiye edilen azami çekme kuvvetinin 2.5 katı çekmeye tabi tutmakta, bu durumda dahi herhangi bir mekanik kopuşma görülmemektdir. Ayrıca, kabloya uygulanan kopma testinde ekran kopuncaya kadar gerilir, incelendiğinde kopmanın kaynak noktasından değil kesitin herhangi noktalarından olduğu görülür. Buna dayanarak kaynak noktalarının ekran folyosunun en zayıf değil en kuvvetli yerleri olduğu belirlenir.
Son senelerde her ülkede (ve ülkemizde) çok sayıda köpük tipi koaksiyel kablo üreticisi faaliyet göstermeye başladı. Bunların çoğu kimyasal köpürtme işlemi kullanmaktadır. Bu yöntemle de mükemmel ürünler yapılabilmektedir. Ancak kablonun uzun vadeli güvenilirliği kullanılan kimyasal köpürtme maddesinin doğru seçilmiş olmasına ve üretim kontrol denetim sisteminin doğru yürütülmesine dayalıdır. Oysa kablo üreticileri bu konularda genellikle çok ketum davranmaktadırlar. O nedenle çoğu zaman yeni başlayan üreticiler ürününün kalitesini oluşturmadan önce bazı sınama yanılma, tecrübe dönemlerinden geçerler. Bu dönem içinde henüz mükemmel duruma gelmemiş ürünlerini de piyasaya çıkardıklarında, bu ürünler uzun vadeli güvenilirlikleri henüz belirlenmemiş ürünlerdir. Hatalı ürün hızla kötüleşerek yaklaşık altı ayın içinde işe yaramaz duruma gelmektedir. Bunun maliyeti de kabloyu şebekesinde kullananların sırtında kalacaktır. O nedenle riske girmemek için aynı ürünün belirli süre öncesinden kullanıldığı diğer şebekeleri incelemek yararlı olacaktır.
Trunk kabloları bakımından da ister eksiz tip ister kaynaklı tip olsun, piyasada çok kaliteli tipler bulunmaktadır. Kaynaklı tip kabloların diğerlerine göre elektriksel ve mekanik özellikleri bakımından daha düşük kalite olmadığı bugün üreticilerin oldukça inandırıcı testleriyle kendini göstermektedir. Kaynaklı tip kablolar daha uzun makara boyutlarında da bulunabilmektedir. Ayrıca kaynaklı kablolar çap bakımından eksiz kablolara göre genelde daha kalın kesitlerde üretiliyorlar. Daha kalın kesit (daha kalın dielektrik) otomatik olarak daha düşük kayba yol açmaktadır. Bellli başlı üreticilerin genelde makara boyutlarını yükseltici kazançlarıyla dengeli yaptıkları, böylece genelde kablonun daha küçük boyutlara kesilmesi gerekmeden kullanılabildiği ve bu şekilde işçilik ve malzeme bakımından daha yüksek verimlilik sağlanabildiği anlaşılmaktadır. Üretici bazında hangi kablo, hangi anfi, hangi bağlantı elemanı kullanılacağı neredeyse standartlaştırılarak paket haline getirildiği, özel yazılımlarla da projelendirmelerin neredeyse otomatik yapılabildiği bir döneme girdik. O nedenle belki aynı projenin birkaç farklı üreticinin yönlendirdiği farklı malzeme ve yöntemlerle karşılaştırmalı olarak çalışılması ve son kararın da ona göre verilmesi daha aydınlatıcı olabilecektir.